15 Mart 2010 Pazartesi

Balkabağı çorbası, pırasalı börek...bir haftasonu özeti

öğle yemeğine ağır misafirlerim vardı:)))


Mönü: balkabağı çorbası, bulgur pilavı, fırında domatesli pirzola, yeşil salata, tatlı olarak kabak tatlısı, cheesecake (cuma akşamından yaptım. damak-tad.blogspot.com'un güzel tariflerinden birini denedim). akşamüzeri çayın yanında pırasalı börek.


Balkabağı çorbası:
 Avusturya'da tattığım ve çok sevdiğim kabak çorbasını ben yaparım dedim ve netekim birkaç kez yaptım. ilk yaptığım tarif en güzeli olmuştu ama her zamanki dağınıklığımla tarifi nerden aldığımı da nasıl bişey olduğunu da hatırlamıyorum. bi daha da aynı tarifi yapamadım. o nedenle bugünkü kendi icadım. 
cumartesi kayınvaldeler gelecekti yemeğe değişiklik olsun dedim, onlara da yaptım. gerçi kayınpeder ilk kaşığı ağzına götürdükten sonra -ne çorbası bu deyince biraz şevkim kırıldı ama olsun:)))
birkaç uzun dilim balkabağını küp küp doğradım. bir küçük patates ve soğanı doğradım attım içine. havuç da koyacaktım ama görümcem zaten çorbanın adını duyunca bunalıma girdiğinden tatlımsı tat çok da baskın oldun istemedim ve koymadım. aslında yakışıyor bana göre. Üstüne su ve tuz ekleyip iyice haşladım. el blenderinden geçirdim.
bir çorba kaşığı tereyağına bir dolu tahta kaşık un koydum ve sararttım. üstüne birbuçuk su bardağı kadar süt ekledim. beşamel gibi yaptım. sonra blenderden geçirdiğim sebzeyi de ekledim içine ve tıklamaya bıraktım. topaklanma olursa bir kez daha blenderden geçirilebilir. benim kurtarıcımdır böyle durumlarda. 
servis yaparken krema gezdirebilirsiniz üstüne, ben kalori değeri artmasın diye kullanmıyorum pek. kızarmış ekmek ve karabiber yakışıyor üstüne. 




Pırasalı börek:
Geçen hafta işyerinden bir arkadaşımızın annelerle ve karşılıksız börek yapan nazik bir memeli olduğuna ilişkin içli bir yazıyı yaymasından sonra takmıştım pırasalı böreğe. bi de bizim kızlarla pırasalı mısır unu ekmeği, pırasalı mısır unlu krep mevzumuz vardı. başlarının etini yedim sevalimle halimcemin nasıl yapılır diye:))) bi yerim şişmesin diye anlattılar ince ince. krep şeklini kahvaltıda denedim. kıvamını beceremedim hiç görmediğim için, parça parça dağıldı, çeviremedim ama tadını beğendim. bi kez daha denenecek. 

velhasılı benim bu hafta pırasalı ve hamurlu bişey yemem farz olmuştu:)) kimseye yaptıramadım. iş başa düştü.:))) aslında kuru yufkayla yapılanını severim ama yoktu, normal yufka ile yaptım ben de.
malzemeleri: marketlerde paketle satılan pırasalardan bir paket. 500- 700 gr civarındadır belki. hiç tartmadım. doğrayıp iyice haşladım. Sıvıyağın içine bir yumurta kırdım, karıştırarak az pişirdim, üzerine suyunu iyice sıktığım pırasayı ekledim. tuz, karabiber, pul biber ekledim kavurdum. 
5 yufka için 1 kase yoğurt, bir bardaktan fazla süt, 4 yumurta, bir çay bardağı zeytinyağı karıştırdım. yufkaların arasına sürdüm. 2,5 yufkadan sonra içi döküp yaydım. üstüne gene yufka ve sütlü karışımdan sürdüm. en son yufkayı kapatıp, alttaki yufkanın açıkta bıraktığım uçlarını en üste katladım ve kalan sütlü karışımı döktüm, her yere yaydım. sonra dilimlere ayırdım ve 200 derece fırına verdim. kızarınca sıcak servis yaptım. çayın yanında güzeldi.


afiyet olsun..









Pancake

Cumartesi günü kahvaltıyı hazırladım ve oğluma ne istersin diye sorma gafletinde bulundum. yumurta ve tost gibi basit bişey beklerken pancake dedi. hadi bi haftasonu var zaten yapmasam içimde kalır dedim ve aşağıdaki pancakeleri yaptım ona.









Bu tarif http://estelleinmutfagi.blogspot.com alıntı. Ama alalı çok oldu ve tam yerini bulamadım sitede. Buttermilk pancake diye geçiyordu. denediklerim arasında en başarılı tarif bu diyebilirim.




malzemeleri:

240 ml ılık sütün içine yarım limon sıkıp bir kenara koyun diğer malzemelere başlamadan önce. 20 dakika kadar beklemeniz lazım kesilmesi için. ama benim gibi sabırsızsanız 5-10 dakika sonra da kullanabilirsiniz. 
250 ml.lik bardakla bir bardak un
bir fiske tuz (ben tuzu yarım çay kaşığı kadar koyuyorum)
30 gr şeker (bu ölçü bana tatlı geliyor. 2 tatlı kaşığı şeker koyuyorum)
1 çorba kaşığı eritilmiş tereyağı veya sıvı yağ
1 yumurta
yarım tatlı kaşığı kabartma tozu
çeyrek tatlı kaşığı karbonat

un, tuz, şeker, kabartma tozu, karbonat harmanlayın. ortasına sıvı malzemelerin hepsini dökün. spatulayla karıştırın. 

tavaya ilk anda birkaç damla sıvıyağ dökün. ondan sonrakiler için genellikle yağa gerek olmuyor. tava kızınca bir kepçe hamur dökün. gözgöz olunca tersini çevirin. iki tarafı da kızarınca sıcak sıcak servis yapın. peynirle de reçelle de süper oluyor.

afiyet olsun.
 

8 Mart 2010 Pazartesi

haftasonu

bir haftasonu daha bitti ben daha ne olduğunu anlayamadan. 
pazar günü için 20 küsur yıllık arkadaşım, eşi ve en son 15 günlükken gördüğüm şimdi 2,5 yaşında olan oğulları ile geleceklerdi. öğle yemeğine balık sofrası düşünmüştük kolaydı. kahvaltının yanına ne zamandır aklımda olan bir havuçlu kek yapmaya niyetlendim. akşam saat dokuzda sıvadım kolları üstüme yapışan ataletimden ancak kurtulup. tarifte bir bardak diyordu, rendelediğim havuç iki bardağa yakın olunca amaaaan dedim ne olabilir ki. hepsini koydum. dokuzbuçukta keki fırına attım. 30-35 dakika yazmışım deftere. daha önce yapmıştım. demek o kadar sürmüş onu geçe olur fırını kapatır yatarım diye de bir hayal yaptım kendime. saat onda kekin ortası çorba gibiydi. hadi bi 10 dakika daha. sonuç değişmedi. çorba durumu devam. hadi 15 dakika daha. cık olmadı. 10 dakika daha. derken derken benim kek tamı tamına iki saatte pişti. hep o fazladan bir bardak havucun suçu. kek artık kakaolu keke dönmüştü her yeri katılaşabildiğinde. ortası delik kalıba niye koymadım ben diye eseflendim durdum fırının başına gidip geldikçe.  en son üstüne alüminyum folyo örttüm, fanını kapattım, normal alt-üst ısıtmaya aldım fırını. son onbeş dakikayı da pişirip fırını kapattım. Allah kerim dedim. ne olacaksa olur artık. 
ertesi sabah keke küs olduğum için hiç yüzüne bakmadım ve poğaça yaptım, tam fırına attım ohhh dedim, bizimkiler aradılar yakınlardalar. tam zamanında.
 
sonra patates tava yaptım pazar kahvaltı klasiği. sonra yumurtasız kahvaltı olmaz dedi kocam, baktı bende hayır yok, ben yaparım dedi. ben yemem dedim. yaptı valla, güzel de olmuştu, sarısı falan yerinde. aç kalmaz bu adam:)))



evler, hayatlar, çocuklar üzerine kurulu uzun sohbetler, yakındaki bir alışveriş merkezinde bir tur. öğle yemeği klasik balık, salata, ıvır zıvır yan mezeleri. 



velhasılı kelam uzun güzel bir gün oldu. 
hep güzel kalın...

5 Mart 2010 Cuma

temizlik!

dönem dönem her şeyin sağlık açısına takıyorum kafayı. üniversite yıllarında dodesil benzandan dolayı deterjan yerine beyaz sabun ve sabun kullanmıştım çevreye zarar vermemek için. yakınlarda teflona taktım, evdeki teflonları attım. ürünlerin organiğini almaya çalışıyorum. ama onlara da öyle bi etiket koyuyorlar ki kardeşim, gübreden hormondan gitmesem kahrımdan gideceğim. katkısız, boyasız, tatlandırıcısız yazan ürünlere meylediyorum falan. yapabildiğim kadar kaçıyorum işte sağlığımı tehdit eden şeylerden. bu ara temizlik malzemelerine taktım. eve dünya kadar arap sabunu aldım. ama tabi gündelikçi kadınlara onu kullandırabilmek de ayrı bi marifet işi. kıçını kır da kendin yap işini diyeceksiniz ama yapamıyorum yav. yaşlandım ben:-P yalaaaaan hem de kuyruklusundan. öteden beri temiz ev severim, temizi pisi ayırt ederim yani, ama temizlemeyi günahım kadar sevmem:)))) neyse. geçen gün aradım bizim feride'yi. eksik bi deterjan var mı evde dedim. ahşap temizliği için kullandığı şey bitmiş. yerine arap sabunu kullanabilirsin dedim. haaaaa dedi. onların bi de sıvısı var. onlardan olsaydı dedi. haaaa öööööle miii. her şeyi de biliyorlar maşallah. sıcak suda eritip kullan dedim. eriyor merak etme. ama korkarım ki duru suyla silecek yerleri daha pratik bularak. ya da ben o cicili bicili kutuların içine eritip hazırlayıp bırakacağım ki bişey sansın kullansın. bak bu fikir iyi oldu. hiç aklıma gelmemişti.
"zehirli malzemeler kullanmadan evde temizlik" diye bi makale vardı buğday dergisinde yayınlanan. yıllar önce okuyup kaydetmiştim. o gün bugün aklımda. ama boraks denen bişey vardı ki nerden bulunur bilememiştim. yok yarım bardak boraks koyun karıştırın, yok bi bardak boraks koyun karıştırın. ne bu. markette satılan bişey değil sonuçta. geçenlerde eminönü cehennemine gittik renk olsun diye. kalabalıktan hareket edebilsek renk olacaktı ama omuz omuza halkımla kaynaştık. ama bi işe yaradı. nispeten tenha bir sokakta kimyasal satan bi yer gördüm. daldım içeri. aaa ne var ne yok. böyle şeyler de satılır mıydı. envai çeşit kimyasal toz. boraks var mı. var abla. aaaa sahi mi. var tabii abla, ne ararsan var. neye benziyor bi bakayım. hımmmmmm. bembeyaz kristalize bi toz. kilosu 3 TL. iyi, ver bakayım iki kilo. en büyük kaybım 6 TL olsun. aldım geldim eve. deterjan dolabının dibine koydum. nasıl denesem, ne zaman denesem diye sırasını bekliyor. kiloluk karbonat, çamaşır sodası ve beyaz sirke(elma sirkesi mi?) de alınacaklar listesinde. 
denedikçe yazarım.
güzel kalın...

İzleyiciler