16 Şubat 2010 Salı

sar(a)ma(ma)

dün akşam yaprak sarma çekti canım. iş dönüşü eve girer girmez derin dondurucudan kıymayı ve yaprağı çıkardım. Kıymayı mikro dalgada çözdürdüm, yaprağı suya koydum çözünsün diye. içini hazırladım. ve sonraaa........"insanın asma yaprağıyla mücadelesi" adlı bir belgesele konu olabilecek savaşım başladı. yapraklar erimiş gibiydi. lime lime. hayatımda böyle bişey görmedim. üstüste koy, yama yap, ordan patlar burdan patlar. birbirinden ayrılırken liflerine ayrılır. falan filan. hayatımın en zulümlü sarması oldu. kocam kendine iş icat ediyorsun sonra da oflayıp poflayıp duruyorsun diye söylendi durdu karşımda sakin sakin çayını yudumlarken. onun yerine yaprak ayırsa önüme koysa daha makbule geçerdi ya neyse. . yani netice itibariyle diyeceğim o ki, hiç öyle marifet olarak anlatacağım bişey yok. sarma tarifi için açtıysanız üzgünüm. ee zaten söyledim ben, sarma değil saramama. olsa olsa ben böyle yaptım, olmadı. siz sakın yapmayın diyebilirim. sanırım buzlu yaprağı suya koymak hata oldu. çünkü daha önce de kullandım iyiydi o yapraklar yav:))))

neyse, bu akşam bakacağız kazazede sarmaların tadına. en azından tad olarak yenir yutulur olmalarını ümit ediyorum.


son söz olarak....yemeğiniz ne olursa olsun ağzınızın tadı yerinde olsun diyorum. sevgiler...

Hiç yorum yok:

İzleyiciler